Hakkında

Her şey aslında damdan düşmemle başladı:) 10 yıllık kariyerimde zirve noktalarından birindeydim ki, aniden dibe çakıldım, birçok ekonomik sıkıntı ve yalnızlığı da beraberinde yaşadım.


O dönem, kariyerim her ne kadar iyi olsa da ruhsal durumum bir o kadar kötüydü. Hayatta keyif almıyor, birçok insan gibi, ben de mutluluğu geçici şeylerde arıyordum. Geceleri düzgün uyumuyor, sabahları zorlanarak işe gidiyordum. Akşamsa, kendimi farklı yerlere adeta savuruyordum. Kronik uyku bozukluğuna, beslenme bozukluğu eşlik ediyor, kurumsal hayatın zehirli etkisini iliklerime kadar hissediyordum. Bütün işaretler, tükenmişlik sendromunun zirvesinde olduğumu gösteriyordu ama ben farkında değildim. Bir patlama gerekiyordu ki, Yukarının tokadı fazla gecikmedi.


İlk tokat kariyerime geldi ve işten çıkarıldım. Kariyerim boyunca yerli yabancı üst düzey şirketlerde çalışmıştım. Böyle bir durum benim için bir ilkti ve bu duruma hiç anlam veremedim. Bu şokla, konfor alanım altüst oldu.


İkinci tokat ekonomik buhranla geldi. Çok yüksek maaşlara alışmış bir beyaz yakalıyken, belirli bir dönem işsizlik maaşı ile yetinmek zorunda kaldım. Gelirim oldukça azdı ve borcum vardı. Önceleri eve girmeyen adam, o dönem mecburen eve kapanmak zorunda kaldı.


İlk iki tokat belirli bir etki yapsa da sanırım bir şok daha gerekiyordu ki üçüncü tokat da geldi. Dostlarımın, arkadaşlarımın manevi desteklerine en çok ihtiyacım olduğu bu dönemde, en yakın arkadaşlarım, dostlarım aramaz, sormaz oldular. Arayıp soranlardan bazılarıysa, adeta çöküşüme sevinmiş gibiydiler. Biri arabayı satıp satmadığımı soruyor, bir başkası sevdiğim markaların önünden geçerken, eskiden buralardan çıkmazdın gibi cümleler ediyordu. En zor zamanlarında yanında olduğum, en değerli dostum olarak gördüğüm kişi bile, bu dönemimde yanımda olmadı. Adeta ihanete uğramıştım.


Çocukluğumdan beri mücadeleyi seven bir insan olarak, maddi zorluklara katlanabiliyordum. Ve iş yaşamında başıma gelen olaylara, kötü olarak gördüğüm kişilere de az çok anlam verebiliyordum.  Ama dostluktan yediğim bu manevi darbe, benim için tanımsızdı. Ve bu tanımsızlık, benim için daha tanımlı bir dünyanın kapılarını araladı.


Anlayacağınız, bu üç tokatla birlikte, gerçek hayata merhaba dedim. Her şeyi bilen adamdan, hiçbir şey bilmeyen adam seviyesine yükseldim:)


Gündem Özel” programını o dönemde derinlemesine keşfettim. Geceleri bir taraftan şimdilerde kendi alanında Dünyaca tanınan girişimim (network mühendisliği online eğitim) üzerinde çalışıyor, bir taraftan da bu programları defalarca dinliyor, notlar alıyordum. Bu programlardaki hocalar, adeta bana yoldaş olmuşlar, ruhumu iyileştirmek için imdadıma yetişmişlerdi. Bir taraftan da kişisel gelişimime katkı sağlayacak TEDX videoları gibi videolar da dinliyordum. Sadece masa başı değil, her yer benim için eğitim alanı olmuştu. Ve herkesten bir şey öğrenme durumuna geçmiştim. Özellikle Mehmet Zihni Sungur, Sinan Canan, Acar Baltaş, Doğan Cüceloğlu, Uğur Batı, Serdar Kuzuloğlu, Deniz Bayramoğlu, Oytun Erbaş ve bu programlar vasıtasıyla tanıştığım diğer hocalarımdan öğrendiklerim paha biçilemez.


Farklı alanlarda kitaplar okumama yine bir Gündem Özel Programı vesile oldu. Bir programda Uğur Hoca, kişisel gelişimi geniş bir yelpazede tanımladı. Ve o günden sonra, benim için kişisel gelişim, bir kişisel dönüşüm biblio terapisine dönüştü. Psikoloji, nörobilim, iletişim, meditasyon, mindfulness, sanat, satış, pazarlama ve daha farklı alanlarda, programlarda tavsiye edilen kitapları aldım. Bu kitapları derinlemesine, notlar çıkararak okudum. Daha önceden kitap okusam da senede birkaç kitabı geçmiyordu okuduğum kitaplar. Ve not almayı bırakın, belirli bir derinliği bile yoktu okuduğum kitapların. Fakat, bu dönemden sonra, ayda dört beş kitap okumaya, hatta çapraz okumalar yapmaya başladım.


Bu dönemde bana en çok rehberlik eden kitaplar, Şimdi ’nin Gücü, Tanrılar Okulu, Alışkanlıkların Gücü, Akış gibi kitaplar oldu. Ve bir başka kitapta okuduğum Nobel hikayesi bana müthiş bir ilham verdi. Ve “nasıl anılacağıma başkalarının değil, kendimin karar vermesi gerektiği” ‘ni zihnime kazıdım.    


Öyle bir zaman geldi ki, içinde bulunduğum durumun keyfi ve enerji seviyem zirveye çıktı. Ekonomik durumum henüz düzelmemişti ama hayattan aldığım keyif müthişti. Kendimi eğitime adamış, zararlı ilişkilerden sıyrılmış, doğa ile iç içe yaşamaya başlamıştım. Enerjim öyle yükselmişti ki, tanıştığım, konuştuğum her insan bu enerjiyi hissetmeye başladı.


Bu dönem alışkanlıklarımı ve hayata bakışımı kökten değiştir. Ve yaşadığım bu zorluklar, adeta hayatımı kurtardı. Bambaşka büyük hayaller ve hedeflerle, gerçekten hayata sımsıkı bağladı beni. Ve bu dönemin benim için özeti Şems-i Tebrizi ‘nin şu sözü oldu:

Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme.

Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

Sonrası, dönüşümün doğası gereği, iki ileri bir geri…:)

Gökhan Kösem