Sokrates’in Üçlü Filtre Testi
Sokrates hikayelerinden bu hikayede, Sokrates’in dedikodu ile ilgili müthiş Üçlü Filtre Testinden bahsedilir. Sokrates’in dedikodu ile ilgili bu hikayesi şu şekildedir:
Bir adam Sokrates’e şöyle der:
“Bir arkadaşın hakkında bir şey duydum!”
Sokrates adamı durdurur:
“Bunu bana söylemeden önce, şu üç soruyu cevapla!”
Adam şaşırır, ama kabul eder ve Sokrates “Üçlü Filtre Testine”
başlar.
“Bana söyleyeceğin şeyin, tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”
“Hayır, aslında bunu sadece duydum.”
der adam.
Sokrates ikinci soruya geçer.
“Arkadaşım hakkında söyleyeceklerin iyi bir şeyler mi?”
“Hayır.”
der adam,
“Tam tersi!”
“Anladım.” der Sokrates.
“Arkadaşım hakkında doğru olduğunu tam bilmediğin, kötü bir şey söyleyeceksin.”
O zaman son soruya geçelim.
“Bu söyleyeceğin şey, benim işime yarar mı?”
“Hayır.” der adam.
“Pek bir işine yaramaz.”
Sokrates aldığı cevaplardan memnun bir şekilde,
“İyi.” der ve devam eder:
“Bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar bir bilgi değilse, bana neden söyleyesin ki?”
Bu hikayede olduğu gibi, siz de arkadaşlarını, yakınlarınız ve tanıdıklarınızla ilgili başkalarından bir şeylere dinlemeden önce, Sokrates’in Üçlü Filtre Testi‘ni uygulayın. Hem arkadaş
Sokrates’in Delikli Palto Hikayesi
Sokrates, sokakta yürürken, bir politikacıyla karşılaşır.
Politikacının üzerinde koca koca delikleri olan bir palto vardır.
Politikacı, yoksulluk içinde olan halkın oylarını alabilmek için, gösteriş yapıyordur aslında.
Sokrates politikacıya yaklaşır ve bu ikiyüzlülüğü şu sözlerle açığa vurur:
“Paltondaki deliklerden, kibrin görünüyor!”
Yani insan saklanamaz, ne kadar gizlemeye çalışsa da karakter sızar…
Sokrates ve Platon’un Mağara Alegorisi
Platon‘un Devlet kitabında geçen ve Sokrates‘in dilinden aktarılan “Mağara Alegorisi” şu şekildedir:
Bir mağarada zincirlenmiş 3 mahkum vardır. Bu mahkumların gördükleri tek şey, duvardaki gölgelerdir.
Bu gölgeler, arkalarındaki ateş yardımıyla yansıtılan kuklalardır, onlar da dünyayı bunlardan ibaret sanırlar.
Gel zaman git zaman, içlerinden biri, zincirlerinden kurtulur. Hem kuklaları hem de ateşi fark eder.
Yüzeye doğru çıktıkça, gerçeklere daha da yaklaşır. Mağaranın dışına geldiğinde, gerçek dünya artık oradadır.
Artık aydınlanmıştır. Mağaraya dönerek, arkadaşlarını oradan kurtarmak ister.
Mağaradaki diğer iki mahkuma gördüklerini ve bütün gerçekleri bir bir anlatır.
Mahkumlar ona:
“Sen delirmişsin!”
derler ve inanmazlar. Hatta ona saldırırlar.
Mağaradan bir kere çıkmış insan, artık mağarada kalamaz ve yüzeye çıkar.
Ama diğer iki mahkum, ömür boyu o karanlıkta yaşar.
Cehalet, bu yüzden insanlığın en büyük düşmanıdır. Çünkü cahil bir insan, kendisini kandıranı değil, aydınlatanı hedef alır.
Mark Twain ‘in dediği gibi;
“İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına inandırmaktan daha kolaydır.“
Ve Platon ‘un değimiyle;
“Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla hoş görebiliriz. Yaşamdaki asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.”